Bilgi çağı denilen içerisinde yaşadığımız çağın ilk çeyreğine yaklaşırken, dünyamız küresel kültürün izdüşümünde ortaya çıkan kapitalist ve materyalist kaynaklı kronik bir bunalıma sürüklenmiş bulunmaktadır.
Söz ve hüküm sahibi sistemin tek değer yargısı olarak ortaya koyduğu “para kaynaklı güç” anlayışı emsali görülmemiş bir yozlaşmaya sebep olmuş, bu yozlaşmanın çağdaş insana yaşattığı ızdırap ise insanlık tarihinin en amansız ızdırabı sayılabilecek bir niteliğe kavuşmuştur.
İnsanoğlunun karşı karşıya bulunduğu bu yozlaşmayı ve ızdırabı ortadan kaldırmak ya da en azından hafifletmek, insani duyguların ön plana çıkarılmasına bağlıdır. Bu da yozlaşmanın önüne geçecek bir anlayışı ölçü alan toplumsal yapı tayin etmekle gerçekleşebilir.
Şüphe götürmez bir gerçektir ki, küresel anlayış kendi adet ve alışkanlıklarını dünya ölçeğinde ekonomik ve kültürel boyutuyla ortaya koyar.
Bunun içindir ki;
Sınır tanımayan küresel kültüre karşı, direnç gösterecek milli dinamikleri canlı tutmak ve popüler kültürünün etki alanını yoğunlaştırmak istediği genç nesillere "milli bilinci" aşılayacak bir eğitim anlayışını hakim kılmak gerekir.
Diğer taraftan küresel odaklı sermayenin serbest dolaşımı karşısında ekonomide milli tedbirler ortaya koyacak refleksler geliştirilmelidir.
Küresel odakların doymak bilmeyen ihtiraslarının, dünyamızı yaşanamaz hale sürüklediği bir zamanda ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle uzak mesafelerin yakınlaştığı bir zeminde, tek yönlü dayatmalara karşılık her toplumun kendi değer yargıları ekseninde hayatını sürdürmesi, toplumsal barışı ve mutluluğu beraberinde getirecektir.