Direncin Bittiği Yerde Başlar Hayat
Hayat, çoğu zaman bizim planlarımızdan bağımsız ilerler.
Olmasını istemediklerimiz olur, beklediklerimiz gelmez, anlamlandıramadığımız şeyler ardı ardına yaşanır.
Ve biz, doğal olarak direnç geliştiririz.
“Böyle olmamalıydı.”
“Bu neden başıma geldi?”
“Bu gerçeği kabul edemem.”
Ama direnç, zihnin duvarıdır.
Ne kadar yükselirse, içsel yük de o kadar artar.
Kabul ise o duvarı yavaş yavaş çözer.
Çünkü kabul etmek; gerçeğe boyun eğmek değil, onunla barışmaktır.
Kabul ettiğimizde gerçeklik değişmez, ama gerçekliğe bakışımız değişir.
Ve tam da orada bir şey olur…
İçsel bir yumuşama, bedende bir gevşeme, kalpte bir açılma başlar.
Kabul; zihnin bıraktığı, kalbin devreye girdiği andır.
İnsan bir şeyi sindirdiğinde, o artık onu taşımaz.
Bir ders olur, bir iz olur ama yük olmaktan çıkar.
Sindirmek, yaşanmış her duygunun hazmedilmesidir.
Üzülmenin, öfkelenmenin, şaşırmanın, hatta çaresizliğin…
Hepsinin içinden geçtikten sonra sessizce gelen o “tamam” halidir.
Kabul, bazen bir kaybı kabullenmektir.
Bazen olmayan bir ihtimali.
Bazen de değişen bir hali, dönüşen bir benliği.
Ne olursa olsun kabul etmek, hayatla yeniden el sıkışmaktır.
Ve bu el sıkışmanın ardından yeni bir kapı açılır.
Çünkü direnç bitince, yol açılır.
Hayat bazen sadece şunu duymak ister bizden:
“Evet, bu oldu. Ve ben bununla da varım.”
Kabul ettiğimizde güçlü oluruz.
Çünkü artık savaşmıyoruzdur.
Barıştığımız yerde güç, derinlik, bilgelik vardır.
Ve unutma:
Hayat, sen direnmeyi bıraktığında başlar.
