Kendini Tanımadan Sevmek Mümkün mü?
Bugünlerde herkesin dilinde aynı cümle: “Kendimi seviyorum.”
Ama durup düşündüğümüzde şu soruyu sormak gerekiyor: Gerçekten kendini tanıyor musun ki seviyorsun?
Çünkü insan tanımadığı birini sevemez.
Bir başkasını tanımak için saatlerce sohbet ediyor, merak ediyor, keşfe çıkıyoruz. Onun sevdiği renkleri, korkularını, hayallerini öğrenmeye çalışıyoruz. Peki aynı ilgiyi kendimize gösterebiliyor muyuz?
Çoğu zaman kendimizi tanıdığımızı sanıyoruz ama aslında hayatın koşuşturmacası içinde kendi özümüzle hiç baş başa kalmamış oluyoruz. Oysa kendini tanımak; sadece güçlü yanlarını değil, kırılgan taraflarını da fark etmektir. İçindeki karanlıkla yüzleşebilmek, zaaflarını kabul edebilmek ve tüm bunların toplamının “sen” olduğunu görebilmektir.
Kendini tanımadan “kendini seviyorum” demek, bir yabancıya aşık olduğunu söylemek gibidir. Dış görünüşünü beğenirsin belki, ama içinde kim yaşar, hangi yaraları taşır, neye sevinir bilmezsin. İşte bu yüzden çoğu zaman insanlar, “kendini seviyorum” derken aslında yalnızca kendilerini idealleştirilmiş halleriyle seviyorlar.
Gerçek sevgi ise, kendini bütün kusurlarınla, iniş çıkışlarınla, gölgelerinle beraber kabul edebilmektir. Kendini tanımak; zaman zaman kırılgan, bazen güçlü, kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü hallerinle yüzleşip, hepsine aynı şefkati gösterebilmektir.
Ve işte o noktada, kendini tanımanın ardından gelen sevgi, en gerçek ve en sahici sevgidir. Çünkü insan ancak tanıdığı kişiyi sevebilir.
Peki sen, gerçekten kendini tanıyor musun yoksa sadece sevdiğini mi sanıyorsun?
