Cemal ÇINAR (Araştırmacı-yazar)
Köşe Yazarı
Cemal ÇINAR (Araştırmacı-yazar)
 

DEVLET BAŞKANI HZ. MUHAMMED (S.A.V)

 DEVLET BAŞKANI HZ. MUHAMMED İyi niyet ve yeterli bilgi sahibi her insan, Peygamberin getirdiklerinin büyük bir kısmı toplumsal düzen ile ilgili olduğunu görecektir. Böylece İslam bir devlet dini ve peygamber de bu devletin başkanıdır. Öyle ya! İslam, hayatın tüm yönlerini kapsayan ilke ve perensipleri içeren bir dindir. Buna dair delil getirmeye gerek olmadığı kanaatindeyim. İşte, 7. Miladi yılında yaşanan insani çekişme ve çatışmalar, mükerrem (İsra/70) halk edilen eşref insan, esfeli tercih ederek bu manada kendi omuzuna çok ağır yükler bindirmişti. İnsanın birbirini köle, kadının insan olup olmadığının Yunan filozoflarınca tartışıldığı rezil bir hayat(!) yaşanıyordu. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) yüzünden karada ve denizde bozulmalar oldu..”(Rum/41) Bu fesadın önlenip, toplumun ilahi adaletle yönetilmesi için Yüce Allah peygamber göndermiştir. Bu toplumu yönetmenin önemini İnsan yaratılmadan önce devlet başkanlığı dediğimiz halifeliğin Kur’an da öncelenmesini ümmetin iyice tefekkür ettiğinden emin değilim. (Bakara/30) bu manada“evleviyeti ehemmiyet” manasına alarak, insan yaratılmadan önce yeryüzünde bir idari sistemi yönetme/halifelik görevi belirlenmiştir. Tüm bunlara rağmen, iki yüz yıldan bu yanı Müslümanlar, Kur’an’ı ve Peygamberi sadece ibadetler üzerinden ele almışlar. Toplumsal yönetim boyutu gözardı edilmiştir. Bu, ütopik kişisel bir eleştiriden çok, insanımızın bugün içine düştüğü bir hakikatı göstermektedir. Vahiy ve sünnetin, toplumsal yönüyle olmazsa olmazlarından biri adalettir. Devlet olmadan “adaletin” sağlanması mümkün mü? Böylece İslami yönetim olmadan da İslam adaleti sağlanamaz. Peygamberin devlet başkanlığı görmezden gelinse, yönetime geçen insanlar, namazını peygamber gibi, sıyaset, ticaret ve muamelatını yahudi ve Hıristiyanlar gibi yapmayı normal görürler. Halbuki dinimiz devlet dinidir.  Devletin ruhu din, dinin cesedide devlettir. Din ile devlet ruh ile ceset gibidir. Biri olmadan diğeri de olmaz. Nitekim bugün İslam aleminin yönetimlerindeki bu paradoksun faturasını hepimiz çok ağır bir şekilde ödemekteyiz.  İslam peygamberi Medine’de hem peygamber hem de devlet başkanıdır. O çok kapsayıcı bir yönetim kurdu. Onun Peygamberliğini kabul etmeyenler bile O’nun kurduğu site devletinde yer aldılar. O’nun devlet başkanlığında kurulan ilk İslam devletinin yasalarını Müslümanları ile gayri müslimler beraber kurdular. Öyle evrensel ilkeler koydular ki bu yönetim tüm insanlar için örnek bir yönetim sistemi olmuştur. O, ibadet yönüyle Peygamber, yönetimiyle bir devlet başkanı. Bunda herkes müttefiktir. O, İbadetiyle Müslümanları, adalet ve siyasetiyle tüm insanları zaman üstü, kuşatan evrensel, ve kucaklayıcı örnek bir devlet başkanıdır. (araf/158) Bu konuda çok ilginç olan bir şeyi söylüyorum! Kur’an da peygamberi örnek gösteren ayetlerin ekseriyeti ibadetlerini değil, O’nun toplumsal boyutunu göstermektedir...  Sahabe indinde devlet idaresi dinde önceliklidir. Mesela, O vefat ettiğinde önce devlet başsız kalmasın diye bir başkan seçtiler, daha sonra O’nun naaşı-şerifini defnettiler. Bu konuda İslamı en iyi bilenler şüphesizki sahabedir. Sahabe bunda ittifakı-icma etmiştir. Onların icması bizim için bağlayıcıdır.  Peygamberin devlet başkanlığında insanlığa bir medeniyet ruhu aşılandı. O’ndan sonra gelen her bir devlet başkanı bu nebevi ruhu taşıdığı takdirde zamanını asrı-saadet, yönettiği devleti Medine islam devleti ve idaresinde bulunan toplumu sahabe toplumuna benzetme imkanı bulabilir. Emevi devlet başkanlarından Ömer B. Abdulaziz buna apaçık bir örnektir. Hatta, İslamın evrenselliğini sadece dinin içinde ve peygamberin son peygamberliğiyle sınırlandıramayız. Dünyamızın gelişerek geldiği kitle iletişim, ulaşım ve iç içeliği de bu evrensel atmosfere uygun ve olgun hale gelmesi de bu evrenselliğin bir parçası görmemiz gerektiğini tasavvur ediyorum.  Peygamberin devlet başkanlığında getirdiği evrensel ilkeler, dünyanın her tarafına iletilme ve uygulanma imkanı bulması da bunu teyid etmektedir. İşte peygamberin devlet başkanlığında, Miladi 7. Yüzyılında gerçekleştirilen fütuhatların bu dinin devlete ait ortaya koyduğu temel ilke ve pirensipler sayesinde sağlanmıştır. O’nun ümmeti olan bizlerin, her şeyden önce böyle bir din-devlet tasavvurunu sağlıklı bir şekilde tahayyul etmemiz gerekir.. Peygamberimiz ibadette bizim için örnek olduğu gibi devlet başkanlığında da bizim için en üstün örnek olan, BİR DEVLET BAŞKANIDIR..       
Ekleme Tarihi: 11 Kasım 2025 -Salı

DEVLET BAŞKANI HZ. MUHAMMED (S.A.V)

 DEVLET BAŞKANI HZ. MUHAMMED

İyi niyet ve yeterli bilgi sahibi her insan, Peygamberin getirdiklerinin büyük bir kısmı toplumsal düzen ile ilgili olduğunu görecektir. Böylece İslam bir devlet dini ve peygamber de bu devletin başkanıdır. Öyle ya! İslam, hayatın tüm yönlerini kapsayan ilke ve perensipleri içeren bir dindir. Buna dair delil getirmeye gerek olmadığı kanaatindeyim.

İşte, 7. Miladi yılında yaşanan insani çekişme ve çatışmalar, mükerrem (İsra/70) halk edilen eşref insan, esfeli tercih ederek bu manada kendi omuzuna çok ağır yükler bindirmişti. İnsanın birbirini köle, kadının insan olup olmadığının Yunan filozoflarınca tartışıldığı rezil bir hayat(!) yaşanıyordu. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) yüzünden karada ve denizde bozulmalar oldu..”(Rum/41)

Bu fesadın önlenip, toplumun ilahi adaletle yönetilmesi için Yüce Allah peygamber göndermiştir. Bu toplumu yönetmenin önemini İnsan yaratılmadan önce devlet başkanlığı dediğimiz halifeliğin Kur’an da öncelenmesini ümmetin iyice tefekkür ettiğinden emin değilim. (Bakara/30) bu manada“evleviyeti ehemmiyet” manasına alarak, insan yaratılmadan önce yeryüzünde bir idari sistemi yönetme/halifelik görevi belirlenmiştir. Tüm bunlara rağmen, iki yüz yıldan bu yanı Müslümanlar, Kur’an’ı ve Peygamberi sadece ibadetler üzerinden ele almışlar. Toplumsal yönetim boyutu gözardı edilmiştir. Bu, ütopik kişisel bir eleştiriden çok, insanımızın bugün içine düştüğü bir hakikatı göstermektedir.

Vahiy ve sünnetin, toplumsal yönüyle olmazsa olmazlarından biri adalettir. Devlet olmadan “adaletin” sağlanması mümkün mü? Böylece İslami yönetim olmadan da İslam adaleti sağlanamaz.

Peygamberin devlet başkanlığı görmezden gelinse, yönetime geçen insanlar, namazını peygamber gibi, sıyaset, ticaret ve muamelatını yahudi ve Hıristiyanlar gibi yapmayı normal görürler. Halbuki dinimiz devlet dinidir.  Devletin ruhu din, dinin cesedide devlettir. Din ile devlet ruh ile ceset gibidir. Biri olmadan diğeri de olmaz. Nitekim bugün İslam aleminin yönetimlerindeki bu paradoksun faturasını hepimiz çok ağır bir şekilde ödemekteyiz. 

İslam peygamberi Medine’de hem peygamber hem de devlet başkanıdır.

O çok kapsayıcı bir yönetim kurdu. Onun Peygamberliğini kabul etmeyenler bile O’nun kurduğu site devletinde yer aldılar. O’nun devlet başkanlığında kurulan ilk İslam devletinin yasalarını Müslümanları ile gayri müslimler beraber kurdular. Öyle evrensel ilkeler koydular ki bu yönetim tüm insanlar için örnek bir yönetim sistemi olmuştur. O, ibadet yönüyle Peygamber, yönetimiyle bir devlet başkanı. Bunda herkes müttefiktir.

O, İbadetiyle Müslümanları, adalet ve siyasetiyle tüm insanları zaman üstü, kuşatan evrensel, ve kucaklayıcı örnek bir devlet başkanıdır. (araf/158) Bu konuda çok ilginç olan bir şeyi söylüyorum! Kur’an da peygamberi örnek gösteren ayetlerin ekseriyeti ibadetlerini değil, O’nun toplumsal boyutunu göstermektedir... 

Sahabe indinde devlet idaresi dinde önceliklidir. Mesela, O vefat ettiğinde önce devlet başsız kalmasın diye bir başkan seçtiler, daha sonra O’nun naaşı-şerifini defnettiler. Bu konuda İslamı en iyi bilenler şüphesizki sahabedir. Sahabe bunda ittifakı-icma etmiştir. Onların icması bizim için bağlayıcıdır. 

Peygamberin devlet başkanlığında insanlığa bir medeniyet ruhu aşılandı. O’ndan sonra gelen her bir devlet başkanı bu nebevi ruhu taşıdığı takdirde zamanını asrı-saadet, yönettiği devleti Medine islam devleti ve idaresinde bulunan toplumu sahabe toplumuna benzetme imkanı bulabilir. Emevi devlet başkanlarından Ömer B. Abdulaziz buna apaçık bir örnektir.

Hatta, İslamın evrenselliğini sadece dinin içinde ve peygamberin son peygamberliğiyle sınırlandıramayız. Dünyamızın gelişerek geldiği kitle iletişim, ulaşım ve iç içeliği de bu evrensel atmosfere uygun ve olgun hale gelmesi de bu evrenselliğin bir parçası görmemiz gerektiğini tasavvur ediyorum. 

Peygamberin devlet başkanlığında getirdiği evrensel ilkeler, dünyanın her tarafına iletilme ve uygulanma imkanı bulması da bunu teyid etmektedir.

İşte peygamberin devlet başkanlığında, Miladi 7. Yüzyılında gerçekleştirilen fütuhatların bu dinin devlete ait ortaya koyduğu temel ilke ve pirensipler sayesinde sağlanmıştır. O’nun ümmeti olan bizlerin, her şeyden önce böyle bir din-devlet tasavvurunu sağlıklı bir şekilde tahayyul etmemiz gerekir.. Peygamberimiz ibadette bizim için örnek olduğu gibi devlet başkanlığında da bizim için en üstün örnek olan, BİR DEVLET BAŞKANIDIR..
 

    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ehaber.tv.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.