Cemal ÇINAR (Araştırmacı-yazar)
Köşe Yazarı
Cemal ÇINAR (Araştırmacı-yazar)
 

HZ. MUHAMMED’İN DEVLET BAŞKANLIĞINDA STRATEJİK İLKELER ( 2 )

HZ. MUHAMMED’İN DEVLET BAŞKANLIĞINDA STRATEJİK İLKELER Hz. Muhammed’in stratejik ilkelerinden biri de imha değil ıslah, devrimci değil inkılapçı olmasıdır. Çünkü O, “Rahmeten lil-Alemin” olarak Kur’an’da yad edilmektedir. İmha Yerine Islah Bu yazımızda O’nun bu stratejisini anlamaya çalışacağız. Bununla günümüz İslam âleminin yönetimindeki siyasal ve sosyal alandaki yanlış veya doğruları da o oranda görme imkânını bulacağız. Bu bağlamda bütün peygamberler dört hakikati gerçekleştirmek için çalışmışlardır: Herkesi ilahi sistemin mesajından haberdar etmeye çalışmaları, yani davet. Hayatın her alanında siyasal ve sosyal açıdan model bir şahsiyet olmaları, yani nümune-i imtisal olmak. İnsanı eşyanın hizmetçisi olmaktan çıkarıp, eşyayı insanın hizmetine vermeleri; yani insanı insana veya puta kulluktan Allah’a kul olmaya yönlendirmeleri. Yanlışı düzeltmede izledikleri yol ve yöntem açısından imha değil, ıslahı tercih etmeleri. Yani tüm peygamberler, özelde de Hz. Muhammed’in toplum yönetimindeki stratejisi, yok edip devirmek değil; düzeltip kalıba sokmak anlamında inkılapçı bir yönetici olmasıdır. İnanç bakımından vahiy ve nübüvveti; siyasal ve sosyal bakımından ise insan ve insani değerleri merkeze alır. Çünkü ona indirilen kitap “Rahman” ve “Rahim” ile başlar. Yüce Allah’ı “Rabbu’l-Âlemin”, kitap ve kıbleyi “Hüden li’l-Âlemin”, peygamberin kendisini de “Rahmeten li’l-Âlemin” diye sunar. Vahyin ve nübüvvetin insana bakan ana temaları bu esaslardır. Ve bu kadrajdan insana bakarak, Kur’an’ın son kelimesi olan “nas” ile bitmesini de bu anlam arayışı içinde değerlendirmek gerekir. “Böyle bir kitap ve onun kendisine indiği peygamberin insana bakışı işte budur.” Hz. Muhammed (sav)’in ibadet yönü üzerinden peygamberlik yönünü alıp, O’nun devlet başkanlığı tarafını görmemek, İslam’ın yarısını görmemek demektir. Hz. Muhammed’in devlet başkanlığında yönetim kademesine, diğer beşerî liderlerden çok farklı bir siyasal zihin dünyası hâkimdir. En belirginlerinden biri de toplum yönetimine mülkiyet ve egemenlik gözüyle değil de, emanet ve mükellefiyet/sorumluluk gözüyle bakmasıdır. Bu vesileyle O’nun devlet başkanlığında yönetim mekanizması, genel manada hesap sorma değil, hesap verme makamı olması yönetiminin temel esasıdır. Böylece sadece seçilen bir elitler grubu olan milletvekili veya bakanlar değil, genel manada tüm insanların beş temel değeri dokunulmaz kabul edilir. İşte devlet denilen toplumsal aygıtın en temel vazifesi bu beş temel değeri korumaktır. Bu esaslarda herkes eşittir. Bunlar: can, mal, akıl, inanç ve nesil/namus emniyetidir. Onun devlet başkanlığında intikam ve öç almanın izine rastlanmaz. O, davet dediğimiz çağrı, tebliğ ve mesaj içerikli iletişimle insani değerleri içinde bulunduğu toplumun ruhunda bir yere oturttuktan sonra, bu değerleri yönetime taşımıştır. Devlet başkanlık stratejisinde önem verdiği değerlerden bazıları da şu esaslardır: Bunlar İslami inanç değerleri ve insani değerler sistemidir. İslami inanç sisteminin değerleri esas olsa da, insani değerlerin tasavvuru İslami mefkureden daha geniş bir alan kaplamaktadır. Bu, hem Kur’an’ın hem de nübüvvetin epistemolojisinde geniş bir yer tutar. İşte Hz. Muhammed (sav), toplumsal ortak değerler üzerinden gerekli stratejiyi uygulamıştır. Bunu yaparken herhangi bir etnik, mezhep, bölge veya meşrep üzerinden bir etnisite stratejisine asla tevessül etmemiştir. Kendi zamanında tüm olanaklar bir etnisite üzerinden yürütme imkânı olmasına rağmen O, bunlar yerine değerler sistemini tercih etmiştir. Yani doğuda Pers, batıda Bizans imparatorluğu hâkimdi. Mekke ve Medine’de bulunan Araplar bu iki dev gücün yanında hiçti. Bunu fırsata çevirmek için kendi etrafında önce bir Arap birliği kurmaya çalışsaydı, belki o günün toplumuna bu hem cazip hem de yönetime giden bir yol olarak daha kolay olabilirdi. Hayır, O bunları elinin tersiyle reddetmiştir. Bu manada tarihe mal olmuş veciz sözlerinden biriyle “Vallahi güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz davamdan asla vazgeçmem” diyerek, etnisiteye dayalı bir başkanlık altın tepsi içinde kendisine sunulduğu hâlde bunu reddederek İslam’ın o evrensel ilkeleri uğruna çileli yolu tercih etmiştir. O, değerler sistemi üzerinden İranlı Selman, Habeşli Bilal ve Mekkeli Ebu Bekir’i ortak değer noktasında bir araya getirmiştir. Ama bu değerler sistemini kabul etmeyen Mekke’li ve Arap olan amcası Ebu Leheb, Arap olan Ebu Cehil, yine Arap olan Velid b. Muğire’yi karşısına alarak değerler sistemi üzerinden bir strateji takip etmiştir. “Kâfir de olsa bizim kâfirimizdir” deyip değerler sistemini etnisiteye asla kurban etmemiş ve ikinci plana da atmamıştır. Değerler hiyerarşisini ruhlara kabul ettirdikten çok daha sonra bunları siyasal ve sosyal bakımından yönetime taşımıştır. Biz Müslümanlar da bu değerler sistemi üzerinden asrımızda bir siyasal ve sosyal strateji uygulamak mecburiyetindeyiz. İbadetlerde O’na itaatımız farz olduğu gibi, toplumun siyasal ve sosyal konusunda da O’na tâbi olmamız gerekir.  
Ekleme Tarihi: 18 Ekim 2025 -Cumartesi

HZ. MUHAMMED’İN DEVLET BAŞKANLIĞINDA STRATEJİK İLKELER ( 2 )

HZ. MUHAMMED’İN DEVLET BAŞKANLIĞINDA STRATEJİK İLKELER

Hz. Muhammed’in stratejik ilkelerinden biri de imha değil ıslah, devrimci değil inkılapçı olmasıdır. Çünkü O, “Rahmeten lil-Alemin” olarak Kur’an’da yad edilmektedir.

İmha Yerine Islah

Bu yazımızda O’nun bu stratejisini anlamaya çalışacağız. Bununla günümüz İslam âleminin yönetimindeki siyasal ve sosyal alandaki yanlış veya doğruları da o oranda görme imkânını bulacağız.

Bu bağlamda bütün peygamberler dört hakikati gerçekleştirmek için çalışmışlardır:

  1. Herkesi ilahi sistemin mesajından haberdar etmeye çalışmaları, yani davet.

  2. Hayatın her alanında siyasal ve sosyal açıdan model bir şahsiyet olmaları, yani nümune-i imtisal olmak.

  3. İnsanı eşyanın hizmetçisi olmaktan çıkarıp, eşyayı insanın hizmetine vermeleri; yani insanı insana veya puta kulluktan Allah’a kul olmaya yönlendirmeleri.

  4. Yanlışı düzeltmede izledikleri yol ve yöntem açısından imha değil, ıslahı tercih etmeleri.

Yani tüm peygamberler, özelde de Hz. Muhammed’in toplum yönetimindeki stratejisi, yok edip devirmek değil; düzeltip kalıba sokmak anlamında inkılapçı bir yönetici olmasıdır.

İnanç bakımından vahiy ve nübüvveti; siyasal ve sosyal bakımından ise insan ve insani değerleri merkeze alır.

Çünkü ona indirilen kitap “Rahman” ve “Rahim” ile başlar. Yüce Allah’ı “Rabbu’l-Âlemin”, kitap ve kıbleyi “Hüden li’l-Âlemin”, peygamberin kendisini de “Rahmeten li’l-Âlemin” diye sunar. Vahyin ve nübüvvetin insana bakan ana temaları bu esaslardır. Ve bu kadrajdan insana bakarak, Kur’an’ın son kelimesi olan “nas” ile bitmesini de bu anlam arayışı içinde değerlendirmek gerekir.

“Böyle bir kitap ve onun kendisine indiği peygamberin insana bakışı işte budur.”

Hz. Muhammed (sav)’in ibadet yönü üzerinden peygamberlik yönünü alıp, O’nun devlet başkanlığı tarafını görmemek, İslam’ın yarısını görmemek demektir. Hz. Muhammed’in devlet başkanlığında yönetim kademesine, diğer beşerî liderlerden çok farklı bir siyasal zihin dünyası hâkimdir. En belirginlerinden biri de toplum yönetimine mülkiyet ve egemenlik gözüyle değil de, emanet ve mükellefiyet/sorumluluk gözüyle bakmasıdır. Bu vesileyle O’nun devlet başkanlığında yönetim mekanizması, genel manada hesap sorma değil, hesap verme makamı olması yönetiminin temel esasıdır. Böylece sadece seçilen bir elitler grubu olan milletvekili veya bakanlar değil, genel manada tüm insanların beş temel değeri dokunulmaz kabul edilir.

İşte devlet denilen toplumsal aygıtın en temel vazifesi bu beş temel değeri korumaktır. Bu esaslarda herkes eşittir. Bunlar: can, mal, akıl, inanç ve nesil/namus emniyetidir.

Onun devlet başkanlığında intikam ve öç almanın izine rastlanmaz. O, davet dediğimiz çağrı, tebliğ ve mesaj içerikli iletişimle insani değerleri içinde bulunduğu toplumun ruhunda bir yere oturttuktan sonra, bu değerleri yönetime taşımıştır.

Devlet başkanlık stratejisinde önem verdiği değerlerden bazıları da şu esaslardır: Bunlar İslami inanç değerleri ve insani değerler sistemidir. İslami inanç sisteminin değerleri esas olsa da, insani değerlerin tasavvuru İslami mefkureden daha geniş bir alan kaplamaktadır. Bu, hem Kur’an’ın hem de nübüvvetin epistemolojisinde geniş bir yer tutar. İşte Hz. Muhammed (sav), toplumsal ortak değerler üzerinden gerekli stratejiyi uygulamıştır. Bunu yaparken herhangi bir etnik, mezhep, bölge veya meşrep üzerinden bir etnisite stratejisine asla tevessül etmemiştir.

Kendi zamanında tüm olanaklar bir etnisite üzerinden yürütme imkânı olmasına rağmen O, bunlar yerine değerler sistemini tercih etmiştir. Yani doğuda Pers, batıda Bizans imparatorluğu hâkimdi. Mekke ve Medine’de bulunan Araplar bu iki dev gücün yanında hiçti. Bunu fırsata çevirmek için kendi etrafında önce bir Arap birliği kurmaya çalışsaydı, belki o günün toplumuna bu hem cazip hem de yönetime giden bir yol olarak daha kolay olabilirdi. Hayır, O bunları elinin tersiyle reddetmiştir. Bu manada tarihe mal olmuş veciz sözlerinden biriyle “Vallahi güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz davamdan asla vazgeçmem” diyerek, etnisiteye dayalı bir başkanlık altın tepsi içinde kendisine sunulduğu hâlde bunu reddederek İslam’ın o evrensel ilkeleri uğruna çileli yolu tercih etmiştir.

O, değerler sistemi üzerinden İranlı Selman, Habeşli Bilal ve Mekkeli Ebu Bekir’i ortak değer noktasında bir araya getirmiştir. Ama bu değerler sistemini kabul etmeyen Mekke’li ve Arap olan amcası Ebu Leheb, Arap olan Ebu Cehil, yine Arap olan Velid b. Muğire’yi karşısına alarak değerler sistemi üzerinden bir strateji takip etmiştir.

“Kâfir de olsa bizim kâfirimizdir” deyip değerler sistemini etnisiteye asla kurban etmemiş ve ikinci plana da atmamıştır.

Değerler hiyerarşisini ruhlara kabul ettirdikten çok daha sonra bunları siyasal ve sosyal bakımından yönetime taşımıştır. Biz Müslümanlar da bu değerler sistemi üzerinden asrımızda bir siyasal ve sosyal strateji uygulamak mecburiyetindeyiz. İbadetlerde O’na itaatımız farz olduğu gibi, toplumun siyasal ve sosyal konusunda da O’na tâbi olmamız gerekir.

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ehaber.tv.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.