Sema Örs
Köşe Yazarı
Sema Örs
 

Dijital Maskeler: Bu Gidiş Nereye ?

"Bu Gidiş Nereye, Gerçekten Kaçış mı?" "Bu Gidiş Nereye, Mahremiyet mi Bitiyor?" "Bu Gidiş Nereye, İlişkiler mi Değişiyor?" "Bu Gidiş Nereye, Sahte Dünyalar mı?" "Bu Gidiş Nereye, Dijital Maskeler?" – Bugün sosyal medyanın, özellikle de Facebook gibi platformların, ikili ilişkiler ve arkadaşlıklar üzerindeki etkisini ele alacağım. Dijital çağın içinde, sanal sosyalleşme birçok kişiye kendini ifade etme özgürlüğü tanıyor gibi görünse de, aslında bu durum beraberinde önemli sosyal ve psikolojik sorunlar getiriyor. İnsanlar, mahremiyet kaygılarını hızla bir kenara bırakırken, farkında olmadan duygularını ve zaaflarını açığa çıkarıyor. Sosyal medya, yalnızca anı paylaşmanın ötesinde, ilişkileri şekillendiren, hatta bazen yönlendiren bir güç haline geldi. Ancak, bu dijital dünyada sürekli göz önünde olmak, ilişkilerde sahte romantizmin, gereksiz dramanın ve duygusal karmaşanın yayılmasına da neden oluyor. Peki, gerçekten ne kadar kendimiz olabiliyoruz? Gerçekten samimi miyiz, yoksa yalnızca bir "vitrin" mi oluşturuyoruz? Sosyal medyanın ilişkileri nasıl etkilediğini ve bu platformların kişiler arası bağları nasıl dönüştürdüğünü irdelemeye değer. Facebook ve diğer sosyal ağların en büyük sorunu, insanların mahremiyet kaygılarını hızla bir kenara bırakabilmeleri. Sanal sosyalleşme, onları sosyal tehlikelerden koruyormuş gibi hissettirse de, gerçekte durum hiç de öyle değil. Birçok kişi duygularını fazlasıyla açık ediyor, zaaflarını farkında olmadan gözler önüne seriyor ve üstelik bunu nefes almadan yapıyorlar. Örneğin, "Kalan değil, gidendir kaybeden" gibi basit, ilkokul düzeyinde kompozisyon türü yaklaşımlar, adeta kamyon arkası yazıları gibi karşımıza çıkıyor. "Sevgi, saygı ve güven" gibi kavramlar bana her zaman üç maymun misali geliyor. Ancak profiller, bu sözleri paylaşan "hanım ağalarla" dolu. "Ben senden daha erkeğim" edası ise ne yazık ki oldukça yaygın. Peki, işve nerede? Naz ve kapris? Sonuçta bunlar, yuvayı kuracak dişi kuşun olmazsa olmazları değil mi? Ancak ne yazık ki bu meziyetler, bir yuva kurmaktan çok, başkasının yuvasını yıkmak için kullanılıyor. Kanmamak lazım. Bir kızın yeni bir ilişkiye başladığını hemen artan fotoğraf albümlerinden anlıyoruz. İlişki durumunu göstermek ise bana göre son derece gereksiz bir şey. Kime ne? Olmayan bir romantizm, yapay bir drama, ya da trajedi havasıyla yapılan vıcık vıcık paylaşımlar... Hele o ilişki sona erdiğinde tablo daha da içler acısı oluyor. Erkekler arabesk dinleyip kendini alkolle boğacakmış gibi yaparken, hemen yeni bir sevgili bulmuş havasına giriyorlar. Kızlar ise “yalnızım” veya “özledim” içerikli şarkılar ve özlü sözler arasında kayboluyor. Facebook, hayatımızın ciddi bir sosyal mekanı haline geldi. Gerçekten sadece bir araç olarak kullananların sayısı oldukça az. Facebook'u amaç haline getirenler ise genellikle aile bağları zayıf, sevgi ve ilgi eksikliği çeken insanlar. Bu sosyal medya etkilerini çoğu insanın ölçebildiğini sanmıyorum. Çeşitli profilleri incelediğimde, sayısız fotoğraf albümü, kişilerin hayatlarını sergileme biçimleri, aradıkları şeye göre farkında olarak ya da olmayarak düzenledikleri profilleri fark ettim. Kızların deniz kenarı fotoğrafları, hakkında bilgilerini yazma şekilleri, evli erkek ve kadın profillerinin apaçık oluşu... Macera arayan kadınlar ve onları memnun etmek için oluşturulmuş erkek profilleri... Şantaj yapmaya çalışanlar ve güvenlik birimleri... Gerçekten inanılmaz bir sosyal laboratuvar! Hedefte sadece sevgiliniz yok! Orada sayısız insan var ve yazdıklarınız silinmiyor. İnternetin hafızasında kalıyor. Facebook kullananların nasıl olup da ailelerini ifşa ettiklerini anlamıyorum. Dayısının adını ve soyadını paylaşmak kadar anlamsız bir bilgi olabilir mi? Anne kızlık soyadını bangır bangır ilan etmek neyin mantığı? Hayatını kaybetmiş aile üyelerinin fotoğraflarına dua beklemek ne kadar doğru, İslami açıdan? İnsan, kendini ve ilişkilerini düşününce sosyal medyanın bir vitrin olduğunu unutmamalı. Hayatını bir pazara çevirmemeli. Unutmamalı! Her yazar, her düşünür kendi hissiyatı ve kişiliğiyle kalemini konuşturur. "İnternette bulunan özlü sözleri rastgele alıntılayıp bunlara sorgusuz sualsiz inanmak ne kadar yaygın hale gelmiş!  Ve malesef; gördüğü her sözü mutlak doğru kabul eden NE ÇOK İNSAN VARMIŞ"  
Ekleme Tarihi: 20 Mayıs 2024 -Pazartesi

Dijital Maskeler: Bu Gidiş Nereye ?

"Bu Gidiş Nereye, Gerçekten Kaçış mı?"
"Bu Gidiş Nereye, Mahremiyet mi Bitiyor?"
"Bu Gidiş Nereye, İlişkiler mi Değişiyor?"
"Bu Gidiş Nereye, Sahte Dünyalar mı?"
"Bu Gidiş Nereye, Dijital Maskeler?" –

Bugün sosyal medyanın, özellikle de Facebook gibi platformların, ikili ilişkiler ve arkadaşlıklar üzerindeki etkisini ele alacağım.

Dijital çağın içinde, sanal sosyalleşme birçok kişiye kendini ifade etme özgürlüğü tanıyor gibi görünse de, aslında bu durum beraberinde önemli sosyal ve psikolojik sorunlar getiriyor. İnsanlar, mahremiyet kaygılarını hızla bir kenara bırakırken, farkında olmadan duygularını ve zaaflarını açığa çıkarıyor. Sosyal medya, yalnızca anı paylaşmanın ötesinde, ilişkileri şekillendiren, hatta bazen yönlendiren bir güç haline geldi.

Ancak, bu dijital dünyada sürekli göz önünde olmak, ilişkilerde sahte romantizmin, gereksiz dramanın ve duygusal karmaşanın yayılmasına da neden oluyor. Peki, gerçekten ne kadar kendimiz olabiliyoruz? Gerçekten samimi miyiz, yoksa yalnızca bir "vitrin" mi oluşturuyoruz?

Sosyal medyanın ilişkileri nasıl etkilediğini ve bu platformların kişiler arası bağları nasıl dönüştürdüğünü irdelemeye değer.

Facebook ve diğer sosyal ağların en büyük sorunu, insanların mahremiyet kaygılarını hızla bir kenara bırakabilmeleri. Sanal sosyalleşme, onları sosyal tehlikelerden koruyormuş gibi hissettirse de, gerçekte durum hiç de öyle değil.

Birçok kişi duygularını fazlasıyla açık ediyor, zaaflarını farkında olmadan gözler önüne seriyor ve üstelik bunu nefes almadan yapıyorlar. Örneğin, "Kalan değil, gidendir kaybeden" gibi basit, ilkokul düzeyinde kompozisyon türü yaklaşımlar, adeta kamyon arkası yazıları gibi karşımıza çıkıyor.

"Sevgi, saygı ve güven" gibi kavramlar bana her zaman üç maymun misali geliyor. Ancak profiller, bu sözleri paylaşan "hanım ağalarla" dolu. "Ben senden daha erkeğim" edası ise ne yazık ki oldukça yaygın.

Peki, işve nerede? Naz ve kapris? Sonuçta bunlar, yuvayı kuracak dişi kuşun olmazsa olmazları değil mi? Ancak ne yazık ki bu meziyetler, bir yuva kurmaktan çok, başkasının yuvasını yıkmak için kullanılıyor. Kanmamak lazım.

Bir kızın yeni bir ilişkiye başladığını hemen artan fotoğraf albümlerinden anlıyoruz. İlişki durumunu göstermek ise bana göre son derece gereksiz bir şey. Kime ne?

Olmayan bir romantizm, yapay bir drama, ya da trajedi havasıyla yapılan vıcık vıcık paylaşımlar... Hele o ilişki sona erdiğinde tablo daha da içler acısı oluyor. Erkekler arabesk dinleyip kendini alkolle boğacakmış gibi yaparken, hemen yeni bir sevgili bulmuş havasına giriyorlar. Kızlar ise “yalnızım” veya “özledim” içerikli şarkılar ve özlü sözler arasında kayboluyor.

Facebook, hayatımızın ciddi bir sosyal mekanı haline geldi. Gerçekten sadece bir araç olarak kullananların sayısı oldukça az. Facebook'u amaç haline getirenler ise genellikle aile bağları zayıf, sevgi ve ilgi eksikliği çeken insanlar.

Bu sosyal medya etkilerini çoğu insanın ölçebildiğini sanmıyorum. Çeşitli profilleri incelediğimde, sayısız fotoğraf albümü, kişilerin hayatlarını sergileme biçimleri, aradıkları şeye göre farkında olarak ya da olmayarak düzenledikleri profilleri fark ettim. Kızların deniz kenarı fotoğrafları, hakkında bilgilerini yazma şekilleri, evli erkek ve kadın profillerinin apaçık oluşu... Macera arayan kadınlar ve onları memnun etmek için oluşturulmuş erkek profilleri... Şantaj yapmaya çalışanlar ve güvenlik birimleri...

Gerçekten inanılmaz bir sosyal laboratuvar! Hedefte sadece sevgiliniz yok! Orada sayısız insan var ve yazdıklarınız silinmiyor. İnternetin hafızasında kalıyor.

Facebook kullananların nasıl olup da ailelerini ifşa ettiklerini anlamıyorum. Dayısının adını ve soyadını paylaşmak kadar anlamsız bir bilgi olabilir mi? Anne kızlık soyadını bangır bangır ilan etmek neyin mantığı?

Hayatını kaybetmiş aile üyelerinin fotoğraflarına dua beklemek ne kadar doğru, İslami açıdan? İnsan, kendini ve ilişkilerini düşününce sosyal medyanın bir vitrin olduğunu unutmamalı. Hayatını bir pazara çevirmemeli.

Unutmamalı! Her yazar, her düşünür kendi hissiyatı ve kişiliğiyle kalemini konuşturur.

"İnternette bulunan özlü sözleri rastgele alıntılayıp bunlara sorgusuz sualsiz inanmak ne kadar yaygın hale gelmiş! 

Ve malesef; gördüğü her sözü mutlak doğru kabul eden NE ÇOK İNSAN VARMIŞ"

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ehaber.tv.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

17
Haziran
31
Ocak
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.